22-05-2009 |

Strese Karşı Dayanıklılık ve Stres Eğitimi-1

STRES STRESE KARŞI DAYANIKLILIK VE STRESE EĞİLİMİ

AÇIKLAMA VE ÖNERİLER-1

Evrende yaşayan her bireyin insan olmasının gerektirdiği temel görev ve sorumlulukları bulunmaktadır. Toplumun bir parçası ve toplumda bir birey olarak, her bireyin yakın çevresinden başlayarak, toplumun diğer katmanlarına, kendi ülkesine ve dünya ülkelerine karşı uzayan bu görev, sorumluluk ve yükümlülükler; dünya üzerinde birlikte, el ele, barış ve mutluluk içinde bir arada yapılması gereken temel görevlerdir. Bu nedenlerle bireylerin, yaşam sürecinde; insan olarak, başta kendilerine, daha sonra toplumun bir ferdi olarak, ailesine, yakın çevresine ve alanı daha da genişleterek; uzak çevresine, ülkesinin tüm bireylerine ve dünya üzerindeki ulus ailelerine ve insanlık alemi dışında ki tüm canlılara karşı görev, sorumluluk ve yükümlülüklerimiz olduğunu unutmamalıyız. Çünkü bu yaşam bizim, bu ülke bizim, bu dünya bizim, bu evren bizim….

Çağımızda, evrendeki sırların çözülmeye başlandığı dönemleri yaşamaktayız. Yakın gelecekte, evrenin sırları çözüldükçe; aklın ve mantığın sınırlarını aşacak derecede geniş ve büyük bir evrende yaşamanın olumu sonuçları ile birlikte; olumsuz sonuçlarına da katlanma zorunluluğunu, tüm benliğimizde hissedeceğiz. Bu süreçte, bilimin, teknolojinin, iletişimin, enformasyonun, bilişimin, kitle iletişim araçlarının vb baş döndürücü hızla gelişmesi; bireylerin ve toplumların bu baş döndürücü ve çok hızlı değişim ve gelişimlere ayak uydurma ve uyum sağlama sorunlarını da birlikte getirecektir. Başta bireylerin, ailenin, toplumun ve evrendeki tüm insanların; bireysel, sosyal ve toplumsal uyum sorunlarına yol açmakla kalmayacak, bireysel sorunların yoğun şekilde yaşamasını, kaçınılmaz hale getirecektir.

Benzer durumu daha basit bir biçimde tahlil edebilmek için bilim, teknoloji ve bunlara bağlı diğer gelişmelerin çok az yaşandığı ülkelerden, çok üst seviyelerde yaşanan bir ülkeye giden bireyin yada kırsal yörelerden, gelişmekte olan veya çok gelişmiş illere gitmek ve yerleşmek durumunda kalan ailelerin ve bireyin durumunu düşündüğümüzde; yaşanacak sorunlarla, bu tür sorunları kıyaslayıp, tahlil edebiliriz.

Geldiği çevreden çok farklı yapıdaki, yeni çevrenin koşullarına uyum sağlaması, varlığını etkilemeden sürdürmesi başlangıçta çok zor ve güç olacaktır. Bireyin uyum sorunları süreç içinde kendisini aşarak, ailesine, yakın çevresine ve diğer bireylere doğru genişlemesi kaçınılmaz hale gelecektir. Bireyin, sorumluluk alanı genişledikçe, karşı karşıya olduğu güçlükler ve zorluklar da artacaktır. İşte, yukarda belirtilen hızlı değişim ve gelişmeler , belirttiğimiz durumlar ve koşullar düşünüldüğünde; insan yaşamını olumsuz etkileyen bu ve benzeri durum ve koşullardan daha büyük bir stres kaynağı olabilir mi?

Zaman zaman bu güçlük, sorumluluk, görev ve yükümlülüklerle bireyin kişiliği olumsuz etkilenmeden; mücadele ederek çözümlediği durumlar kadar, çözümleyemediği ve üstesinden gelemeyeceği güçlükler ve zorluklar yaşaması sonucu, psikolojik sorunlar yada psikolojik sorunlardan biri olan stres yaşaması kaçınılmaz hale gelecektir.Bireylerin, bu tür olaylar ve durumlar karşısında tehlikeli bir durum hissettiğinde, organizma bu olumsuz durum ve koşullardan kurtulmak ve varlığını korumak için harekete geçer, mücadele eder ve çaba gösterir. Organizma varlığını, “ tehlike, korku, yoğun heyecan, tehdit, endişe, belirsiz durumlar vb.” hissettiği veya geliştirdiği durumlarda olumlu yada olumsuz tepkilerde bulunur.

İşte bizi korkutan, endişelendiren, tehdit eden koşullardan ve duygulardan korunmak ve kendimizi kurtarmak için kaçma, uzaklaşma tepkilerinde bulunur ve bu durumu kabullenmeyerek, mücadele ederiz. Bazen de bu durumlardan kurtulmak için çaba göstermemize yada bu durumu kabullenip, geriye çekilerek, baş etme ve mücadele etme gücünü kendimizde bulamayabiliriz. Kısacası insanın baş etme yeteneğini aştığı zorlanma durumları ili karşılaşması oranında, stres yaşaması kaçınılmaz bir hal alacaktır.

Diğer değişle, evrendeki tüm canlı organizmaların; dışarıdan gelen bu olumsuz durumlara, olaylara, tehlikelere ve tehditlere karşı; bilinçli yada bilinçsiz geliştirdiği bu tepkilere karşı, insan dediğimiz duygusal ve sosyal varlık, kendi varlığını bu tehlikelerden korumak için çoğu zaman bilinçli, bazen de bilinçsizce tepkiler verir. Savunma mekanizmaları kullanabilir.

İnsan oğlunun doğumdan, büyüyüp, geliştiği yaşam evreleri, “Gelişim Dönemleri” ve ölüme kadar ki süreçlerin her hangi bir anında, aşamasında yada zaman diliminde beslenme, “açlık, susuzluk” barınma, korunma, cinsel, uyku vb. temel ihtiyaçlarının “ Fizyolojik Dürtüler” giderildiği oranlarda sorun çıkmamasına karşın, organizmanın canlılığını korumak için gerekli bu temel ihtiyaçlarını karşılayıp, giderememesi oranında tehlike de hissedecektir. “Fizyolojik dürtüler ve tepkiler, heyecan anındaki tepkilere benzer şekilde ortaya çıkar ve heyecan anında yaşanan durumlar yaşanır.” İşte insan organizmasının verdiği bu tepkiler stresin bedensel yada fizyolojik boyutunu oluşturur. Organizmanın verdiği bu fizyolojik yada bedensel tepkilere FİZYOLOJİK STRES veya stresin “ Fizyolojik - bedensel Boyutu” da diyebiliriz.

Fizyolojik yada Bedensel Stres, organizmayı olumsuz etkileyerek, dengesinde önemli değişmelere yol açar. Bu değişimlere bağlı olarak, otomatik olarak harekete geçen böbrek üstü, bezi, anında adrenalin denilen salgıyı salgılar. Bu salgının bileşimindeki maddeler kana karıştıklarında kalbin hızlı ve daha güçlü atmasına neden olur. Bunun sonucu akciğerlerin daha fazla harekete geçmesine “ hızlı ve güçlü nefes alıp, verme olayı” neden olur. Böbrek üstü, hipofiz, tiroit vb bezlerin salgıladığı, salgılar ve enzimler; organizmanın bağışıklık sistemlerini tetikleyerek, organizmayı olumsuz etkiler. Bu durumda göz bebekleri büyür, kan şekeri , kolesterol, şeker, tansiyon yükselir. Tüm bu değişiklikler, organizmanın tehlikelere karşı baş etmek için geliştirdiği tepkilerdir. Organizmada oluşan bu denge bozuklukları sonucu, kalbimizin ritmik artışları etkileyerek, hipertansiyonu ortaya çıkarır, beyne daha fazla oksijen ve kanın gitmesi sonucu, kalbimizde, diğer hayati organlarımız ve sistemlerimizde olumsuz durumlar ve sorunlar yaşanabilir.

Stresi, psikolojik boyutları ile bir süreç olarak irdelediğimizde; olayları, olguları, durumları, bireylerin algılamaları, anlamlandırmaları, duygu ve düşünceleri ile yorumlamaları ve değerlendirmeleri vb. birden çok boyutun devreye girdiği görülür. Organizma, strese olumsuz tepkiler verdiği oranda stres kaçınılmaz hal alacak ve birey o derecede psikolojik stres yaşayacaktır. Organizmanın, olumlu tepkiler verdiği oranda, stresin ortaya çıkmadığını ve yaşanmadığını görürüz.

Yukarda belirttiğim tepki durumlarının ayrıntılı incelenmesi sonucu; organizma, dış çevreden gelen ve onu etkileyen olumsuz durumları ve koşulları başlangıçta yanlış algılamaktadır. Sanki stresin nedeni yaşanan tüm bu olumsuz etkilermiş gibi algılanır. Aslında stresi oluşturan olaylar bireyden, bireye değişiklikler göstermektedir. Bu durum, olayları bireyin nasıl algıladığı, nasıl anlamlandırdığı, duygu ve düşüncelerine nasıl yansıdığı vb. tepki biçimlerinin strese neden olduğu yada olmadığı sonucunu çıkarmamızı sağlamaktadır.

Bireylerin yaşamını sürdürürken “Çocuğun, aile, akran ve arkadaş ilişkilerindeki olumsuzluklar ve sorunlar; öğrencinin okul ortamlarındaki eğitim sistemi, öğretmen tutum ve davranışları, öğretim biçimleri, başarısızlık, disiplin vb. olumsuz koşullar ve sorunlar; Çevrede, toplum içinde bir yerinin olmaması ve kendini değersiz hissettirici tutum ve davranışlar; İş ortamlarındaki olumsuzluklar, yaşadığı kişisel, ailevi ve çevresel sorunlar, sosyal, iletişimsel ve ekonomik sorunlar vb. bu sorunların yarattığı güçlükler ve olumsuz koşullar; kısacası yaşamımızın her anında başımıza gelen tehlikeli durumlar ve olumsuz koşullar aslında birer stres kaynağıdır. Stresin bu boyutuna, Psikolojik Boyutu yada PSİKOLOJİK STRES “ adını vermemiz yanlış bir tanımlama olmaz.

Stresin gerek fizyolojik yani bedensel, gerekse psikolojik boyutlarının, bireyleri etkilediği oranlarda; stres daha yoğun hissedilip, organizmayı etkilenmekte; organizmanın vereceği, bedensel ve psikolojik tepkilerin yoğunluğu ile ilişkili, stres durumu yoğun yaşanabilecektir. Yaşamın koşulları zorlaştığı ve güçlükleri arttığı ve süreklilik kazandıkları oranlarda, bireyin stresi algılaması, vereceği tepkiler, tutum, tavır, davranış ve düşünce biçimlerinin de oranlarında “ , korkular, tehlikeler ve tehditler vb” artış göstererek, yoğun stres durumlarında, organizmayı tahrip gücü yüksek hissedileceğinden; bu etki organizma da iz bırakarak, kalıcı hasarlar oluşturacaktır. Stresin hafif hissedilmesi durumlarında, organizmada daha düşük düzeyde tahribat yaparak, daha az hasar bırakmasına neden olacaktır.

Bazen de organizmanın strese dayanıklı olması, stresin oluşturduğu olumsuz koşulları, kontrol altına alarak manipule etmesi ve iyi yönetmesi sonucu stres oluşsa bile çok hafif atlatılarak, normal yaşamına devam edebilecektir. Yoğun stres durumları ve özellikle süreklilik arz eden stres durumlarında; vücudun bağışıklık sitemleri dirençsiz kalarak, bazı sağlık sorunlarının içinde bulunduğu yaştan önce ortaya çıkmasına “ Halsizlik ve bitkinlik problemlerinin artmasına, hipertansiyonun ortaya çıkmasına ve kolesterol düzeylerini değişiklik, ciddi sağlık sorunlarının yaşanmasına yol açmakla kalmayarak; şekerin yükselerek, şeker hastalığının ortaya çıkmasına, mide, böbrek, kalp ve damar hastalıklarının ortaya çıkmasına ve durağan hastalıkları tetikleyerek, psikosomatik rahatsızlıkların” erken yaşlarda, ortaya çıkmasına “ Diğer değişle bazı hastalıkların, ortaya çıkması gereken yaşlardan önce ortaya çıkmasına “ yol açmaktadır. Ayrıca uyku anında diş gıcırdatma, horlama, korku kaynaklı kabus dolu rüyalarla, kan ter içinde kalarak uyanma, uykusuzluk problemleri çekme vb. sorunların ortaya çıkmasını; yoğun ve uzun süreli stres durumları tetiklemektedir.

Tüm bu olumsuz koşulların sonucunda, stres bireyde fizyolojik “bedensel, biyolojik” değişikliklerle birlikte, psikolojik tepki ve değişikliklere de neden olur. Stresin şiddetinin yoğunluğu, sürecin uzunluğu ile orantılı olarak o kadar çok etkilenir ki; organizma ve bağışıklık sistemlerini felce uğratarak, vücudun dengesinin bozulmasına; durağan hastalıklara davetiye çıkararak, psikosomatik rahatsızlıklar ve diğer hastalıkları tetikleyerek; daha erken yaşlarda ortaya çıkmasına sebep olur. yukarda belirttiğim bedensel ve psikolojik etkilerle organizma daha şiddetli etkilenerek, hayati organlarımız uğradıkları hasar ve tahribatlar sonucu görevlerini yapamayacak hale gelebilirler. Sürecin uzaması sonucu, yukarda belirtilen stresin organizmadaki olumsuz etkileri ve ortaya çıkardığı hastalıkların daha erken yaşlarda ortaya çıkmasına ve organizmada kalıcı hasarlar bırakmasına sebep olabilir. Bu nedenlerle, bir çok soruna ve psikosomatik rahatsızlıklara yol açan stresi en az tahribatla atlatmak için stresin stresi önemsememiz, iyi tanımamız, yol açan faktörleri kontrol altına almamız ve iyi yönetmemiz halinde, strese dayanıklı olmakla kalınmayacak; stresin bizi alt etmesine izin vermemiş olacağız.

Sonuç olarak stresin yoğun yaşanması, hafif yaşanması yada yaşanmaması; stresin şiddeti ve birey üzerinde bıraktığı etkilerin derecesi ile ilişkili olarak değişkenlik gösterecektir.

Bazen bu olumsuz durumlar karşısında organizma, olumsuz tepkiler verebileceği gibi olayları olumlu algılama, anlamlandırma yada olumsuz duruma karşı koyma, mücadele etme, üstesinden gelme, dayanma vb olumlu tepkiler de verebilir. Bu durumda stres olgusu ve koşulları oluşmasına rağmen, bireyin strese karşı olumlu tutum, davranış ve düşünceler sonucu, birey strese girmez yada hafif bir şekilde atlatabilir.

Kısaca bireyler, aynı olgu, olay ve durumlar karşısında bile, farklı tepkiler verip, farklı davranabilir. Bazen aynı olaylar karşısında bile bireyler farklı tepkiler verebilir. İki kardeşin, aile fertlerinden birinin “anne, baba, büyük baba vb” ölümü halinde vereceği tepkiler farklı farklı olabilir. “Ölen kişinin bireye verdiği değer ve bireyin ona verdiği değere göre değişebilir “ yine duruma bağlı olarak, ortaya konulan hedefler ve mücadele yöntemlerinin de farklı olması kadar doğal bir durum yoktur. Kısacası olaylar, durumlar, farklı olacağı gibi bireylerin verecekleri tepkiler de farklı olacaktır. Bazı bireyler, aynı olay ve durumlarda; stresi hafif yaşarken, başka bir birey yoğun yaşayabilir. Hatta stresin verdiği tepkiler organizmayı bazen o kadar olumsuz etkiler ki, “ Aşırı endişe, aşırı korku, çaresizlik ve dehşetin eşlik ettiği olaylar ve durumlar “ organizmada travmalara neden olur. Bu tür streslere TRAVMATİK STRES yada “Akut Stres” adını verebiliriz. Yukarda belirttiğimiz gibi bu tür streslerde, strese yol açan kaynaklar o kadar yoğun ve şiddetlidir ki tansiyon, kolesterol, şeker, kan şekerini yükselterek ciddi sağlık sorunlarına yol açmakla kalmayacak; organizmayı tahrip ederek, durağan hastalıkları tetikleyerek, mide, kalp ve damar, şeker hastalıklarına yol açacaktır. Stresin yoğunluğu kadar etkili diğer faktör süreçle ilgilidir. Stresin organizmaca yoğun hissedilmesi ve uzun sürmesi “süreğen oluşu oranında” bağışıklık sistemlerinin görevlerini yapamayarak, iflas etmesi sonucu; kalp krizini tetikleyerek yada kalbi durdurarak, ölüme bile sebep olabilmektedir.

Bazı bireyler strese hafif dayanıklı olur, kısa süreli ve geçici psikolojik rahatsızlıklar olumsuz etkileri atlatabilir yada psikolojik savunma mekanizmaları “inkar etme, bastırma, yansıtma, akılcılaştırma vb” geliştirip, kullanarak stresin olumsuz etkilerini kolaylıkla atlatabilirler. Bazıları da özellikle,”Strese Dayanıklı kişilik özelliklerine sahip bireyler,” stresin verdiği olumsuz etkileri hissedip, farkına vararak, onu tanıyarak, bilinçli davranarak, stresten korunma yöntemlerini ve strese neden olan faktörleri iyi yöneterek; gerekli önlemler alıp stresi organizmaya zarar vermeyecek şekilde kontrol altına alabilirler. Strese karşı alınan tüm bu önlemlere rağmen, stresin ortaya çıkması halinde stresle mücadele ve stresi ortadan kaldıran yöntemleri, kullanarak yada olumlu savunma mekanizmaları “ yansıtma, akılcılaştırma vb” devreye girerek; stresin organizma üzerindeki olumsuz etkilerini kısa sürede yenerek, stresin “ tehlike, korku, endişe, tehdit durumları” olumsuz etkilerine karşı, kendilerini koruyucu tutum, davranış ve düşünce geliştirirler. Strese dayanıklı kişilik özelliklerine sahip ve strese karşı organizmayı koruyucu tedbirler alma beceri ve alışkanlığın gösteren bireyler; stresin verdiği olumsuz etkileri , kısa sürede olumluya çevirerek, stresi iyi yöneterek stresin olumsuz etkilerinden korunurlar.Bunun sonucu, bağışıklık sistemlerinde de olumlu değişiklikler oluşur. Bu sayede birey, sağlıklı ve uzun bir yaşama kavuşur. Bu tür bireylerin uzun yaşaması için bir sorun yada engel kalmayacağından, geleceğe doğru emin adımlarla ilerlerler.

Makalem Devam Edecek

 

HALİL TÜRKMEN
PSİKOLOG

Yorumlar (0)

Henüz yorum yapılmadı
Üyelik Gerekli

Yorum yapanları görebilmek ve yorum yapabilmek için üye girişi yapmanız gerekmektedir.

Psikolojik Danışman ve Rehber Öğretmen