Nasıl Psikolog Olunur?
Başlığı özellikle basitleştirerek konuyu ele almayı uygun gördüm. Çünkü bu soru biraz gizemli biraz merak edilen birazda abartılan bir sorudur. Aslında bir mesleği cazip kılan mesleğin insana sunduğu reel fayda ve biraz da onun bilinmeyen yönleridir. Bu açıdan bir meslekle ilgili tüm ayrıntıları vermek birazda o mesleğin cazibesini baltalamak anlamına gelir. Mevcut ÖSS sistemini esas aldığımızda meslek lisesi mezunları dışında her öğrenci psikolog olmaya adaydır. Meslek lisesi mezunları da aday, ama gerçeği söylemek gerekirse bu sistemde psikoloji bölümünü kazanmak çok zordur. Vakıf üniversiteleri bir alternatif olarak sadece varlıklı ailelerin çocukları için düşünülebilir. Orta öğretimden sonra Üniversitelerin psikoloji bölümün (4 yıllık) den mezun olan herkes psikolog unvanı alır. Ama 4 yıllık lisans bölümü psikolog olmak için ahlaki olarak yeterli değil. Çünkü psikoloji insan gibi bir varlığın en karmaşık dünyasını ele aldığından, disiplin zamanla kendi içinde zorunlu olarak alt kategorilere ayrılmıştır.
Bunlardan bazıları şunlardır: Psikolojinin alt kategorileri: - Klinik psikoloji - Endüstri Psikolojisi - Psikometrik Psikoloji - Psikofizyoloji - Eğitim Psikolojisi - Sosyal Psikoloji vb… Bu Kategorilerde zamanla kendi aralarında zorunlu olarak alt kategorilere ayrılmıştır. Örneğin Klinik Psikoloji oldukça kapsamlı bir alandır. Bir klinik psikolog mesleki yeterlilik ve ahlaki sınırlılık açsından hem Aile terapistliği, hem eğitim danışmanlığı yapıp hem de ağır psikotik vakalarla çalışamaz. Modern psikolojide uzmanlık alanları için sınırlar belirgin ve oldukça spesifiktir. Ancak bu konuda yasal mevzuat oldukça yetersiz ve lisans mezunu olan herkes çok kolay bir şekilde uzman olmadığı alanlarla ilgili hizmet sunabilmektedir. Yasal mevzuatın yetersizliğinin yanında üniversitelerdeki içerik ve kadro sorunu da bu alanda uzmanlaşma önünde ciddi bir handikaptır. Türkiye’de ki psikolojik danışma yada terapi merkezlerinde ki bir çok personel bir iki günlük eğitim programlarıyla sertifikalar almakta ve bu sertifikaları uzmanlık alanları için bir dayanak olarak kullanmaktadırlar. 2 yada 3 günlük bir eğitim, CV leri “…Aile danışmanlığı konusunda …. Falan falan eğitimi aldı” şeklinde ki ifadelerle zenginleştirmektedir. Asıl konumuza dönersek; psikoloji bölümünü okuduktan sonra iyi bir psikoterapist olmak için mutlaka yüksek lisans yapılmalıdır.
Yüksek lisans yapılırken tez konusu kişinin uzmanlık alanını belirlemelidir. Yüksel lisans yapılırken bu sürecin olmazsa olmazlarının başında Süpervizyon Eğitimi gelmektedir. Süpervizyon eğitimi hem uygulamalı hem de teorik olarak alınmalı. Bu süreçte en çok önemsenmesi gereken şeylerin başında Teorik bilgi ve iyi bir literatür bilgisi gelmektedir. Bununla beraber psikoloji tarihi ve psikoloji kuramları mutlak surette çok yönlü olarak bilinmelidir. Güncel gelişmeler sürekli takip edilmelidir. Son zamanlar vakıf üniversitelerinin Klinik psikolojide açmış olduğu yüksek lisans programlarıyla daha kalifiye ve yeterli klinik psikologların yetişeceği umudu içindeyim. Önceki günlerde web sitemizde yer alan “psikolojik uzman sorunu” başlıklı haberde geçen bir ifadeye her geçen gün şahit oluyoruz. - Uzmana da gittim sorun çözülmedi? Evet Uzman sorunu çözer diye bir garanti yok. Ama uzmandan memnun olmayan binlerce kişi varsa bu noktada da uzmanlara da yeterlilik açısından Yetkililere de denetim açısından sorumluluk düşmektedir.
Özetle: - Üniversitelerin Psikoloji bölümünden mezun olma (4 yıllık lisans diploması) - Uzmanlık alanı için Lisansüstü programı bitirme - Psikoterapi için Süpervizyon eğitimi Bu aşamalardan sonra mesleki yeterlilik etiği açısından; - Uzmanlık alanıyla ilgili gerekli sertifika ve Süpervizyon programlarına katılma - Kuramsal psikoloji alanında yeterli alan bilgisi - Deneyim için çeşitli uzman ve kurumlarda pratik çalışmaları - Psikoloji tarihi ile ilgili doyurucu alan bilgisi - Güncel değişme ve gelişmeleri takip etme - Kuramlar ve psikoterapi teknikleri arasında karşılaştırma yapmaya dönük çalışmalar. Destek arayışı içinde olan danışana somut öneriler Eğer bir Terapist; - Danışandan daha fazla konuşuyorsa - İsabetli içerik ve duygu geri dönütleri sağlayamıyorsa - Danışana yönlendirici soru soruyorsa (Eşinizi sevmiyorsunuz değil mi? Gibi) - Sürekli öneri ve tavsiyede bulunuyorsa - Problemin tanı ve teşhisinde isabetli tespitler yapamıyorsa Yeterliliği açısından haklı bir endişe içinde olabilir ve görüşmeleri sonlandırabilirsiniz.
Kaynak: http://www.aktuelpsikoloji.com/artikel.php?artikel_id=101
Yorumlar (0)
Yorum yapanları görebilmek ve yorum yapabilmek için üye girişi yapmanız gerekmektedir.