KE-KE-ME-LİK ve Yapabilecekleriniz...
KE-KE-ME-LİK
Kekemelik hakkında birçok farklı tanım yapılmıştır. Bu farklılık değişik uzmanlık alanlarından uzmanların kekemelik bilmecesine kendi pencerelerinden bakmış olmalarından kaynaklanmaktadır. Tanımı yapan uzmanlar kekemeliğe kendi pencerelerinden bakarlarken deneyimlerinden, gözlemlerinden ve yapmış oldukları okumalardan etkilenmektedirler. Her uzmanın kekemelik konusundaki deneyimleri, gözlemleri ve yapmış olduğu okumaları sınırlı ve farklı olduğundan yaptığı tanım da farklı olmuştur. Bu tanımlardan bazıları aşağıdadır:
DSM-IV kekemeliği ses ve hece yinelemeler, sesleri uzatma, ünlemlemeler, sözcüklerin parçalanması, duyulabilir ya da sessiz bloklar, dolambaçlı yoldan konuşma, sözcükleri aşırı bir fiziksel gerginlikle söyleme ve tek heceli sözcük yinelemeleri durumlarından birinin veya birden fazlasının sık ortaya çıkması ile belirli, konuşmanın akıcılığında ve zamanlama örüntüsünde bozukluk olması biçiminde tanımlamaktadır. Konuşma akıcılığının bozulması; okul başarısını, mesleki başarıyı ya da toplumsal iletişimi de bozmaktadır (DSM–4,1994; Öztürk, 1994; Karacan, 2000).
Perkins (1988), uzatma ve tekrarların olmadığı durumlarda da kekemelikten söz edilebileceğini belirterek kekemeliği şu şekilde tanımlamıştır: “ Kekemelik, kişinin korktuğu bir sözcüğü söylemeye çalışırken kontrolü kaybetmesi sonucu, konuşmadaki istem dişi kesilmelerdir. ”
Kekemeliğin çok özellikli bir konumsa bozukluğu olmasından ötürü, tanımında da tüm özelliklerine yer verilmesi ve onu tanımlarken objektif olunması gerekmektedir. ( Van Riper, 1971 )
Shames de (1989) kekemeliğin kültürler arasında farklılıklar gösterse de evrensel bir konuşma bozukluğu olduğunu ileri sürmüştür.
Van Riper ve Emerick (1990), kekemeliği daha geniş anlamda tanımlamışlardır. Tanımlarında, kekemeliğin konuşmanın akıcılığının anormal olarak, bir sesin, hecenin tekrarlanması veya uzatılmasıyla ya da konuşma duruşu, çabalama ve kaçınma davranışları tarafından engellendiğinde ortaya çıktığını ifade etmektedirler. Van Riper ve Emerick, kekemeliği geniş tanımlamalarına rağmen, kekemeliğin duygusal özelliklerine tanımlarında yer vermemişlerdir.
Wingate (1964) ise, kekemeliği sözel anlatımdaki akıcılığın sesli ya da sessiz bloklar, ses, hece ve sözcük tekrarı ya da uzatılması ile istemsizce kesilmesi olarak tanımlamaktadır.
Pamir (1985) kekemeliği ses, hece ve sözcüklerin tekrarı, uzatılması, konuşma akıcılığında duraklama ve bazı beden hareketleriyle kendini gösteren bir konuşma bozukluğu olarak açıklamışlardır.
Kekemelik bazı kişiler için konuşmaya başlama sorunudur. Kişi konuşmaya niyet eder, konuşmak için girişimde bulunur fakat bir türlü konuşmanın ilk sözcüğünde, ilk sözcüğün ilk sesine başlayamaz. Konuşmanın tümünü etkileyen bir bozukluktur. Tekrarlamalar, duraklamalar, uzatmalar ve bunlara eşlik eden jest ve mimikler ile akıcı konuşmanın engellenmesidir. Kişinin tekrar kekeleme endişesi ile konuşma sesi, hece, kelime ya da cümlelerinde irkilme, duraklama, uzatma, patlatma, yinelemelerinde ve bazen bunların yanında bir takım el, kol, vücut hareketleri gibi belirtilerle konuşmasının ritmi ve akıcılığında meydana gelen bozukluktur. (Özsoy, 1982).
Kekemelik, sesli konuşmada sözcük akışının yineleme, takılma, solunum tutuklukları, kas gerilimi gibi nedenlerle engellenip kesintiye uğramasıdır (Enç, 1974).
Sheehan'e göre "konuşma ve sessiz kalma arzusu içinde olan bireyde, bu arzuların her ikisi de kaygı yaratmakta ve yaklaşma-kaçınma çatışması ortaya çıkarmaktadır. Bu arzuların her ikisi eşit olduğunda ise çatışma kekemelik olarak kendini göstermektedir" (Akt. Dogan ve Turan, 2001).
Perkins, kekemeliği "geçici ya da gizil olarak, dilsel biçimde formüle edilen konuşmanın akıcı bir biçimde gerçekleşme kontrolünün kaybı" olarak betimler (Akt. Adams, 1988).
Kekemelik, konuşurken konuşmayı sağlayan kasların konuşmayı zorlaştıracak ve olanaksızlaştıracak biçimde kullanılmasıdır (Kehoe,1998).
Wingate (1964), “ standart ” kekemelik tanımlamasında, kekemeliğin temel özelliğinin, işitilebilen ve işitilemeyen ses veya hecelerin tekrarlanması veya uzatılması olduğunu belirtmiştir.
Geçmiş yıllarda, kekemelik tanısının konabilmesi için tekrarlar ve uzatmaların olmasının yeterli olduğu konusunda fikir birliğine varılmıştır (Cordes and Ingham, 1994).
Özyürek (1 9 8 4 ) kekemeliği şöyle tanımlamıştır:
1. Yüz ifadesinde bozukluk, duraklama, uzatma, konuşmanın ritminde bozukluk ya da konuşmanın akıcılığının bozulmasıyla,
2. Kekemelik oluştuğuna ilişkin olarak konuşmacı ve dinleyici arasında ortak anlayışın olması ve konuşmacının ritmi bozmadan konuşmayı denemesi ancak başaramamasıyla,
3. Kaygı ve hissedilen güçsüzlük duygularının kekemeliği ortaya çıkarmasıyla,
4. Kendisinden emin olmamasının sonucunda, konuşma yeteneğini bozmasıyla,
5. Konuşmacının kendisini kekeme olarak algılaması, dinleyiciyi rahatsız ettiğini ve doğal konuşamadığına ilişkin yanlış inancıyla betimlenebilir.
APA’ nın (2000) tanımına göre de kekemelik, konuşma akısında tutukluk, bir sözcük ya da sesi tekrarlayarak duraklama, sesi uzatma, anlamlı bir konuşmada psikolojik, nörolojik ve fizyolojik bir ritim bozukluğudur.
Wendell Johnson ise kekemelik için şunları söylemiştir: “Kekeleme, kekemenin kekelememek için yaptıklarıdır.” Kekemelik denilen sorun konuşmadaki duraksamalar ve tekrarlamalardan çok daha fazla şeyi kapsar. Kekemelik; konuşanı, konuşanın konuşma biçimini ve hislerini kapsadığı gibi aynı zamanda dinleyen kimseleri, dinleyenlerin konuşanın konuşma biçimi hakkında hissettiklerini ve buna karşı gösterdikleri tepkileri de kapsar.”
“ Kekemelik, konuşmanın soluklama (respirasyon), ötümleme (fonasyon) ve boğumlanma eşgüdümünü etkileyen istemsiz nöromotor aksaklıkların sonucunda ortaya çıkar. Her zaman olmamakla birlikte- tipik olarak 1) konuşmacı sözcüklerin söylenmesi sırasında istemli denetimin kaybolduğu durumu yaşar; 2) aşırı ve/veya anormal ses/hece tekrarları, uzatmalar, işitilen ya da işitilmeyen bloklar veya bu davranışlardan kaçınma girişimleri olarak kendisini belli eder; 3) değişen düzeylerde psişik stres ve olumsuz emosyonlar ile ilişkilenir ya da tetiklenir.” (Kenneth O. St. Louis )
“ Kekeleme, konuşmanın ileri dönük akışı sırasında motorik olarak kesintiye uğramış ses, hece, ya da sözcüğün ortaya çıkması ya da konuşmacının bunlara tepkisi sonucunda oluşur.” ( Charles Van Riper )
Kekemelik, genellikle seslerin, hecelerin ve sözcüklerin tekrarlanmasını içeren belirgin bulgularla ilişkili olduğu kadar artan gerilim, çabalama ve tipik duygusal bileşenleri (konuşmayla ilişkili endişe ve korku) olan bir durumdur (Akt: Eldrige ve Felsenfeld, 1998).
Charles Van Riper: “Kekeleme, konuşmanın ileriye dönük akışı sırasında motorik olarak kesintiye uğramış ses, hece veya sözcüğün ortaya çıkması ya da konuşmacının bunlara tepkisi sonucunda oluşur.”
ASHA ( Amerikan Konuşma ve İşitme Derneği ): “Kekemelik, tek heceli tüm sözcük tekrarları, kısmi sözcük tekrarları, işitilebilen ses uzatmaları veya sessiz takılmalar ya da bloklar içeren konuşma olaylarına işaret eder. Bunlara ikincil davranışlar (Bu konuşma olaylarından kurtulma ya da kaçınma davranışları) eşlik edebilir ya da etmeyebilir.”
* Kekemelik, gözleyenler tarafından güvenilir bir biçimde algılanan konuşma olaylarını içerir.”
* Kekemelik, kekeleyen kişinin isteği dışında ortaya çıkan kontrol kaybının özel ve kişisel deneyimi ile ilgilidir.”
* Kekemelik, (a) belirli fizyolojik, nörolojik ya da psikolojik sapmalar; (b)belirli dilsel, duyuşsal, davranışsal veya bilişsel süreçler; ya da (c) bunların bileşimleri sonucunda ortaya çıkan bozuk konuşma ile ilgilidir.”
mom and daughter reading
KEKEMELİĞİN BAŞLANGIÇ YAŞI: Kekemeliğin başlangıç yaşı genellikle 2–7 yaşlar arasıdır. Olguların % 98’inde başlangıç genellikle 10 yaşından öncedir. “ Düşünce hızının konuşma hızını geçtiği 2–3 yaşlarındaki konuşmanın akıcılığındaki bozulma fizyolojik ya da geçici kekemelik olarak adlandırılır ve anlatım dilinin gelişmesi ile kendiliğinden ortadan kalkar. ”
KEKEMELİĞİN BELİRTİLERİ
* Sözcüklerin yarım bırakılması ya da parçalanması,
* Amannn, yaaani, yaaa, şeyyyy gibi fazladan sözcük ya da seslerin eklenmesi,
* Seslerin “ fff fıstık gibi ” şeklinde olağan dışı uzamaları, “ ha ha hadi ”, “ s s s sert ”, “ hayır hayıııır hayır ” gibi seslerin, hecelerin, sözcüklerin ve cümlelerin tekrar edilmesi,
* Duyulabilen ya da sessiz bloklar ve ara vermeler,
* Düzensiz soluk alıp verme, patlamalar,
* Kekeme bireylerde; kekeme olmayanlara göre, dil ve konuşma gelişimindeki gecikmeye daha sık rastlanmıştır.
KEKEMELİĞİN NEDENLERİ
* Öğrenilmiş bir davranış,( Bulaşıcılık)
* Yapısal bir bozukluk,
* Çevresel nedenler,
* Son zamanlarda kekemeliğin tek bir nedenden kaynaklandığı görüşü yerine birçok nedenin bir araya gelmesiyle ortaya çıktığı daha ağırlık kazanmaktadır.
* Ailesel yatkınlık kekemeliğin ortaya çıkışında etkilidir. (Polous ve Webster,1991).
* Kekemeliğin aile arasında aktarılmasıyla ilgili iki farklı görüş bulunmaktadır.
1- Kekemelik kalıtsaldır ve genler yoluyla nesilden nesle aktarılır. ( İkiz Çalışmaları )
2- Çevresel faktörler önemlidir; kekemelik, din ya da politikayla ilgili tutum ve değerlere benzer şekilde aileden çocuğa aktarılır. Bu görüşü savunanlar, kekeleyen bir baba ya da annenin çocuğunun tüm konuşma hatalarını fark edip, bu hatalardan dolayı çocuğuna baskı uygulayabileceğini belirtmektedirler (Van Riper ve Emerick, 1990).
Prof. Dr. WENDELL JOHNSON ve KE-KE-ME-LİK
* Kekemelik denilen şey konuşmadaki duraksamalar ve tekrarlamalardan çok daha fazla şeyi ifade eder.
* Kekemelik, kişinin konuşma biçimini, kekeleyenin hislerini ve dinleyicilerin konuşan konusundaki hislerini ve buna karşı tepkilerini de kapsamaktadır.
* Kekeme çocukların aileleri çocuklarını kekemelik konusunda etiketlemeye meyillidirler. Çocuklarının takılmaya başladığını fark ettiklerinden sonra kaygılanıp bir uzmana başvurduklarında çocuklarında gözlemledikleri takılma, duraklama ve tekrar durumlarını anlatmak yerine doğrudan “ Çocuğumun kekemeliği için gelmiştim.” diyerek söze başlarlar.
* Ebeveynin kaygıları dinmeden çocuğun kekemeliği de dinmez. Bu yüzden kekeme çocukların sağaltımında öncelikli olarak aile görüşmeleri yapılmalıdır.
* Kekemelik sağaltımında yapılabilecek diğer önemli çalışma ise ailelerin çocuk yetiştirme konusundaki tutumlarının değiştirilmesidir.
KEKEMELİĞİN OLUŞUMU
* 3–3,5 yaşlarında çocukların kelime dağarcıkları o kadar gelişir ki aileler çocuklarının konuşmayı tamamen öğrendiğini düşünürler.
* İçinde bulunduğu psikolojik durum ya da kendisini etkileyen çevresel nedenlerden dolayı ebeveyn aslında çocuğunda uzun zamandır var olan takılmaları ve duraksamaları fark eder.
* Oysa 2–5 Yaşları arasında tüm çocuklar kullandıkları 1.000 kelimenin 45–50 tanesinde takılırlar.
* Çocuktaki bu duraksama ve takılmaları bir nedene bağlama gereği duyar. Eğer bağlayabileceği görünür bir neden bulamazsa çocuğu için en uygun olduğunu düşü etiketlemeyi yapar: “ KE-KE-ME-LİK ”
* Anne artık çocuğunun konuşmasındaki takılmalara ve duraksamalara daha fazla dikkat eder olmaya başlar. Oysa dikkat etmesi gereken çocuğunun bu şekilde konuşmayı hangi şartlar altında yaptığıdır. ( Heyecan, korku vs.)
* Her nasılsa bir çocuğun gereğince seri biçimde sözcükleri söyleyebilme veya her nedense gereğince düzenli konuşabilme yeteneğinden kuşku duyduğumuzda, bu kuşkumuz çocuk tarafından sezinlenmekte ve kendisine de bulaşmaktadır. Kuşkumuzun meraka dönüşmesine izin verdiğimizde, bu üzüntümüz de çocuğa bulaşmaktadır. Bakteriler nasıl ki rüzgârla bulaşırsa kuşku ve huzursuzluk da sözcükler ve bakışlarla bulaşır. Çocuk artık kendisi hakkındaki düşüncelerinizi anlamaya başlamıştır.
* Kısa bir süre sonra yumuşaklıkla ve pek sık olmamak üzere çocuğunuza “ Daha yavaş konuşmasını, sakin olmasını, durup tekrar başlamasını veya rahatlayıp ne söyleyeceğini öyle söylemesini önermeye başladınız.
* Zaman zaman eşiniz, komşunuz, çocuğun ninesi ve dedesiyle çocuğun kekemeliği hakkında çocuğun yanında fısıldaşarak konuştunuz ve çocuğunuz bunu duymasa da hissetti.
* Çocuğunuzda bu andan sonra daha az konuşma, daha fazla duraksama, sözcükleri söylerken zorlanma gibi belirtiler görülmeye başlar. Öyle ki yavaş yavaş sözcükleri zamanında söyleyip söyleyemediği ve birbiri ardına düzgünce sıralayıp sıralayamadığı konusunda kuşku duyup bundan tedirgin olmaya başlar. Sonra doğal konuşmayı yitirir, konuşma isteği azalır ve daha duraksayarak ve takılarak konuşur.
* Evrimsel olarak bazı şeyleri bazı kimselere söylemekte o denli duraksayıcı olur ki kendisini çok fazla alıkoyar. Bu kez de konuşmada ileri gidebilmek için kendisini zorlar. Bu zorlanmayla birlikte dudak, dil veya boyun kasları gerilir. Bunu da yaptığında daha fazla duraklar. Daha az düzgün ve güçlük belirtisiyle konuşur. Kuşku ile tedirginliği bir o kadar artar. Bu davranışı çevredekiler tarafından ne söylediğinden çok nasıl söylediğine dikkati çeker. Bunun da adı kekemeliktir.
KEKEME ÇOCUĞUMA NASIL DAVRANMALIYIM ?
1. Çocuğunuza sevgi ve huzur dolu bir aile ortamı hazırlayınız,
2. Çocuğunuzla ilgilenip sevildiğini hissettiriniz,
3. Çocuğunuzun yemek, uyku, korunma vb. bedensel ihtiyaçlarına cevap veriniz. Çocuğun iyi beslenmesi ve yeterince uyuması için süreklilik gösteren bir düzen oluşturun. Geceleri geç yatıp uykusunu yeterince alamayan kekeme çocukların kekemeliklerinin şiddetlendiği görülmüştür.
4. Yaşı ne olursa olsun çocuğunuzla sık sık konuşunuz,
5. Çocuğunuzla yaşına uygun bir şekilde oyun oynayınız,
6. Çocuğunuzla birlikte vakit geçiriniz. Bir alışveriş merkezine gezi, birlikte sinema ya da tiyatroya gitme vs
7. Çocuğunuzun kendi haline kalmasına izin vermeyiniz. Kekeme çocuklar kekemeliklerinin farkında olduklarında kekeleyeceklerini düşünerek çevreleriyle iletişim kurmaktan kaçınırlar. Bu yüzden içine kapanabilirler.
8. Çocuğunuzun mümkün olduğunca yaşıtlarıyla birlikte oyun oynamasını sağlayınız,
9. Çocuğunuzu insanlar arasında sık sık bulundurunuz,
10. Çocuğunuza uyurken hikâye ya da masal anlatabilir, ninni söyleyebilirsiniz. Anlattığınız masalları ya da okuduğunuz hikâyeleri bir süre sonra size anlatmasını isteyebilirsiniz,
11. Çocuğunuzun size gönderdiği konuşma ve ses mesajlarına cevap veriniz,
12. Çocuğunuzun özellikle de 0–10 yaş arasında televizyon ve bilgisayar karşısında uzun süre kalmasını engelleyiniz.
13. Çocuğunuzla konuşurken ses tonunuzu iyi ayarlayınız. Kekeme çocukların hissiyatları çok güçlü olduğundan sizin ne söylediğinizden çok nasıl söylediğinize dikkat ederler. Eğer konuştuklarınızla yüz ifadeleriniz aynı değilse bunu fark etmek onlar için çok kolaydır. Bu yüzden yapmacık olmaktan kaçınıp söylediklerinizde kesinlikle samimi olunuz.
14. Çocuğunuzun işaret ile gösterdiği isteklerini konuşarak yönlendiriniz, anlatmasını sağlayınız. Kekeme çocuklar kekelemekten korktukları için özellikle 2–7 yaş arası dönemde bazen konuşmaktan kaçar. Evet-Hayır demek yerine başını aşağı yukarı sallama hareketlerini tercih edebilirler.
15. Çocuğunuzun fikirlerine değer verip yaşına uygun olarak onunla sık sık sohbet ediniz,
16. Çocuğunuzun kendine güvenini artırınız,
17. Çocuğunuzun sık sık sosyal ortamlarda bulunmasını sağlayınız, kalabalık içinde konuşmasını teşvik ediniz, ama bunu yapmak istemediğinde asla zorlamayınız.
18. Çocuğunuzun konuştuğunda cesaretlendirip, teşvik ediniz,
19. Çocuğunuza günlük belli bir zaman ayırarak olaylı resimler üzerinde bol bol konuşunuz,
20. Çocuğunuzdan bildiği hikâye, masalları anlatmasını isteyiniz,
21. Çocuğunuzun akıcı olmayan konuşmasından çok akıcı konuşmasına odaklanınız. Yani akıcı konuşmadığı zamanları görmezden geliniz. Ama akıcı konuştuğu zamanlarda abartıya kaçmadan “ Ahmet, Kürşat Öğretmene gittin gideli sen ne kadar güzel konuşuyorsun.” gibi cümlelerle olumlu konuşmalarını pekiştirin. Kekeme çocukların hissiyatları çok güçlü olduğundan sizin kendisine yağcılık yaptığınızı düşündüklerinde inandırıcılığınız da kalmayacaktır. Hatta çocuğunuzun size olan güveni azalacaktır. Bu yüzden gerçekten güzel konuştuğu anları yakalayıp “ Ahmet, Kürşat Öğretmene gittin gideli sen ne kadar güzel konuşuyorsun.” tarzında övgüde bulunmalısınız.
22. Acımak, endişeli, kaygılı yaklaşmak gibi tutumlar sergilemeyiniz: Ülkemizde “ Keskin sirke küpüne zarar verir. ” şeklinde bir söz vardır. Kaygının azı da çoğu da zarar ortası karardır. Bu yüzden aşırı kaygılı ve endişeli olduğunuzda bu durumunuzu çocuğunuz fark edecektir. Yani bu durumunuz çocuğunuza da bulaşacaktır. Çocuğunuz kendi konuşması hakkındaki düşüncelerinizi hissedecektir ve sizin kendi konuşması hakkındaki beklentilerinizi karşılamak için çaba gösterecektir. Prof. Dr. Wendell Johnson “ Kekeleme, kekemenin kekelememek için yaptıklarıdır.” der. Eğer çocuğunuz kekemeliğinden dolayı kendisine acıdığınızı, endişelendiğinizi ya da kaygılandığınızı hissederse kekelememeye çalışacaktır. Ama bunu kendi başına başaramayacaktır. Kekelememeye çalıştıkça daha çok kekeleyecektir.
23. Çocuğunuza sabırsız, öfkeli, cezalandırıcı, tehditkâr, suçlayıcı davranmayınız. Çünkü kekeme çocuklar söyleyecekleri şeyler çok ya da önemli olduğunda daha çok heyecanlanırlar ve daha çok kekelerler.
24. Çocuğunuzun yerine yanıtlamak, takıldığında tamamlamak gibi yanlış davranışlarda bulunmayınız. Bu davranışınız çocuğunuzda güvensizlik yaratır. Yerine yanıtlayıp söylemekte zorlandığı sözcükleri tamamladığınızda istemeden de olsa konuşmasındaki eksikliğini yüzüne vurmuş olursunuz.
25. Hiç bir zaman çocuğunuza; Sakin konuş, Dur acele etme, Yeniden başla, Düzgün konuş, Önce derin bir nefes al, Heyecanlanmadan konuş, Yavaş yavaş konuş, Tane tane konuş, Önce düşün sonra konuş, gibi uyarılarda bulunmayınız. Bütün bu uyarılar çocuğun dikkatini konuşması üzerine toplar. Bu da zararlıdır.
26. Çocuğunuzdan çeşitli alanlarda yaşına ve durumuna uygun olmayan yüksek beklentileriniz olmasın. Özgüveninin yerine gelmesi için önce basit görevler verin sonra yavaş yavaş seviyesine uygun görevler veriniz.
27. Çocuğunuzun davranışlarına ve konuşmasına karşı aşırı titizlik veya mükemmeliyetçilik göstermeyin.
28. Aşırı koruyucu, engelleyici tutum ve davranışlar çocukta pek çok alanda sorun yaratabileceği gibi kekemelik problemi olan çocuğun konuşmasını da olumsuz etkileyebilir. Buradaki ilişki, bir neden sonuç ilişkisi gibi anlaşılmamalıdır. Özellikle küçük yaşlarda, konuşma gelişimi döneminde oluşan kekemeliklerde konuşurken çocuğa biraz zaman tanımak, telaşa kapılmamak ve dolayısıyla çocukta konuşma kaygısı yaratmamak önemlidir.
29. Çocuğunuzun nasıl konuştuğundan çok, ne konuştuğuna dikkat ediniz.
30. Çocuğunuzu konuşmasına müdahale etmeden, göz temasını sürdürerek, dikkatle dinleyin. Yüzünüzde sıkıntı ya da üzüntü vb. ifadeler olmasın. Çünkü çocuklar sıkıldığınızı hemen anlarlar.
31. Çocuğunuzla kısa, basit cümlelerle, açık, kolay ve anlaşılır ifadelerle sakin bir ses tonuyla konuşun.
32. Çocuğunuza baskı yapmayın ve onu konuşmaya karşı cesaretlendirin. Ona sorularınızı rahatça yanıtlayabileceği yeterli zamanı tanıyın. Çocuğunuza sakin bir konuşma ve dinleme ortamı sağlayın.
33. Çocuğunuza kaygı, stres, tehdit, korku, aşırı heyecan vs. uzak rahat ve güvenli bir ortam sağlayın.
34. 2–7 yaş arasındaki geçici kekemelik döneminde çocuk hemen kekeme olarak etiketlenmemelidir. Bu dönemde çocuk duraklar, sözcükleri tekrarlar ama kendisi bunun farkında değildir. Bu aşamada çocuğun her dediği düzeltilir, kelimeleri tekrarlatılır, sabırsızlık gösterilir, baskı yapılır, konuşmasıyla alay edilir, yanında takılmaları konuşulur ve dikkati gereksiz yere bu noktaya çekilirse kekemelik kalıcı hale gelebilir.
35. Kekeme çocuklar otorite figürlerle (baba, öğretmen, okul müdürü vb.) ya da kendi konuşmasını dinlemekten bıktığını belli eden dinleyici ile konuşurken daha fazla güçlük çekerler. Bu nedenle onu dinleyen tüm insanların sabırlı ama yapmacık olmayan bir ilgi ile dinleme davranışı göstermeleri etkili olabilir. Acımak, konuşmaya başladığı zaman kaygılı olmak, sabırsız ve öfkeli görünmek, alay etmek, küçük düşürmek çocuk üzerinde son derece olumsuz etkiler bırakır. Acıma ya da kızgınlık gibi duyguları ses tonu da ele verebilir. Bu nedenle kelimelere olduğu kadar ses tonuna da dikkat edilmelidir.
36. Kekeleyen çocuk olumsuz duygularını çeşitli yollarla gösterir. Kekelediği zaman gözlerini dinleyiciden uzaklaştırmaya, konuşma sona erdiği zamanda utanç duymaya başlar. Bütün bu davranışlar kekeleyen çocukların tutumlarında korkunun önemli rol oynadığına işaret etmektedir. Genellikle dinleyici de gözlerini kekeleyen çocuktan kaçırır, böylece çocuğun daha rahat konuşabileceğini düşünür. Oysa çocuk bu davranışı dinlenmediği ya da kendisinden utanıldığı olarak yorumlar. Bunun için konuşma boyunca çocukla göz kontağı kurulmalı, dikkatle dinlenilmeli, bakışlarda endişeli ve gerilimli bir ifade olmamalıdır bu sayede çocuğun kendini daha iyi hissetmesine yardımcı olunabilir.
37. Çocuk konuşurken takıldığında, en çok görülen anne baba davranışı çocuğun cümlesini tamamlama biçimindedir. Oysa bu davranış çocuğu yetersizlik duygusuna itebilir. Bu yüzden kesinlikle çocuğun kekeleme anında çıkaramadığı sözcük, yarım bıraktığı cümle tamamlanmamalıdır. Aşağılama, alay etme, utandırma gibi davranışlar da çocukta yetersizlik duygularına yol açabileceği için bu davranışlarından kaçınılmalıdır.
38. Araştırmalar, bu çocukların aileleri tarafından daha az beğenilip takdir edildiğini, çocukların yerine daha çok konuşulduğunu ve konuşmalarının daha sık kesildiğini göstermektedir. Ayrıca okul başarıları, sosyal olarak daha aktif olmaları gibi özellikleri daha az memnuniyet uyandırmakta ve anne babaları başka insanların görüşlerine karşı daha hassas davranmaktadırlar. Bunun yanı sıra bu ebeveynler daha az gülen, gergin, katı disiplin standartları olan, çocuklarını daha çok suçlayıp cezalandıran kişiler de olabilmektedir. Bu çocukların annelerinin daha huzursuz, disiplinsizlikten çok rahatsız olan, çocuklarının konuşmalarıyla daha çok ilgilenen, daha az umursamaz, eşlerinden ya da eşlerinin işinden daha az hoşnut kişiler oldukları görülmüştür.
39. Bu çocukların kendilerini olumsuz algıladıkları ve kendilerine güvenlerinin olmadığı dikkate alınarak aşağılık duygusu, kaygı ve engellenmeye dayanıksız oldukları unutulmamalıdır. Buna bağlı olarak anne babaların aşırı koruyucu, dil ve konuşma gelişiminde aşırı mükemmeliyetçi ve baskıcı tutumlar göstermemeleri gerekmektedir. Yapılan çalışmalar olumlu benlik kavramına sahip olmanın kekemelik tedavisinde de yararlı olduğunu, dolayısıyla çocuğun erken dönemde uygun tedavi programına alınmasının problemle başa çıkma becerisini arttırdığını göstermektedir.
40. Bu çocukların olumlu özelliklerinin belirlenip dikkatlerini ve ilgilerini bu olumlu özelliklere çevirmek benlik saygılarını arttıracaktır.
41. Çocuk kekelediği için cezalandırmak, suçlamak, konuşmayı kesmesini söylemek, durup tekrar başlamasını istemek kekelemeyi arttıracaktır. Kekelemesine değil akıcı konuşmasına odaklanılmalı ve çocuk cesaretlendirilmelidir. Çocuğun yerine konuşmak veya takıldığı yerleri tamamlamak iyi niyetli olsa bile zarar vericidir. Konuşmasını düzeltmekten, "Daha yavaş konuşmalısın, Yüzünü öyle yapma" gibi olumsuz cümlelerden kaçınmalıdır. Ayrıca çocuk konuşmaya başlamadan önce düşünmesini ya da derin bir nefes almasını önermek de çocuğun daha da heyecanlanmasına yol açabilir.
42. Çocukla iletişim telaşlı bir havada geçmemeli, çocuğa yöneltilen soruların " evet " ya da " hayır "la veya kısa ifadelerle yanıtlanabilir olmamasına, kendi arzusuyla konuşmaya başlarsa konuşmasını engellemeden zaman tanımaya özen gösterilmelidir.
43. Duygu ve heyecanlarını ifade etmesine fırsat verin. Eğer konuşurken zorlanmaya başladıysa dinlediğinizi göstererek yüreklendirin. Çocuğunuzu nasıl söylediğinden çok, ne söylediğine dikkat ederek dinleyin, konuşmaya müdahale etmeden göz temasını sürdürün. Çocukla konuşurken kısa ve basit cümleler kullanın.
44. Zorlandığı sözcükleri söylemekten kaçınmasını önermek var olan sorunu düzeltmeyecektir. "Sen yapamazsın, hayır sen cevap verme, dur, konuşma" gibi ifadeler çocuğun bu zorluğun üstesinden gelmede en önemli adımını oluşturan özgüveni zedeleyici tutumlardır.
45. Her konuda olduğu gibi bu konuda da yaşına ve olgunluk düzeyine uygun olmayan beklentiler, çocuğun kaygısını arttırarak daha fazla kekelemesine neden olacaktır.
46. Kekemelik hakkında konuşmak tabu değildir. Yaşadığı konuşma güçlüğü hakkındaki duyguları sorulabilir, herkesin bazı güçlükleri olabileceği çocukla paylaşılabilir. Kekelemek en çok çocuğa sıkıntı verir ve bu durum anne babayı fazlasıyla üzer. Bu durumda acıma, kaygı, suçlama olmadan, hafifçe gülümseyerek " Bazen zor oluyor değil mi?", "Bu kelimeyi söylemekte zorlanıyorsun galiba " gibi sözler söylemek ve çabasını fark edip takdir ettiğinizi belirtmek işe yarayabilir.
47. Çocukla birlikte vakit geçirmeye çalışmalı, nasıl konuşursa konuşsun ona değerli olduğu hissettirilmelidir.
48. Çocuğun hangi ortamlarda daha akıcı konuştuğunu gözlemleyerek bu ortamlarda daha çok zaman geçirmesini sağlamaya çalışın.
49. Kardeşleri ve arkadaşları çocukla alay ediyor, ondan utanıyor olabilir. Bu durumda onlarla sinirlenmeden, sabırla konuşun. Tüm insanların zayıf ve güçlü yanları olabileceğini kimimizin boyunun kısa kimimizin uzun olduğunu, kimimizin zayıf kimimizin şişman olabileceğini kimimizin de akıcı konuşurken kimimizin de zaman zaman takılarak akıcı konuşamayabileceğini anlatın.
50. Tanı ne kadar erken konulursa çocuğa o kadar fazla yardım edilebilir.
KEKEME ÖĞRENCİME NASIL DAVRANMALIYIM?
1. Öğrencinizi kekeme diye damgalamayınız. Siz damgalarsanız bir süre sonra çocuk da kendini kekeme olarak görmeye başlayacaktır. Çocuk kekeme olarak damgalanmazsa bu dönemi tehlikesizce atlatacaktır. Akıllı birine 40 defa deli dendiğinde delireceği söylenir. Bir miktar takılmaları olan bir çocuğa da eğer defalarca kekeme olduğunu söylerseniz kendisine biçilen rolün gereklerini yerine getirip gerçekten kekeme olacaktır.
2. Öğrencinizin konuşması üzerine aşırı titizlik göstermeyiniz. Siz öğrencinizin konuşmasına dikkat etmezseniz o da dikkat etmeyecektir.
3. Endişelenmeyiniz. Çocuk bir şey söylemek istediğinde telaşa kapılmadan konuşmasını bitirinceye kadar sakin sakin dinleyiniz. Öğrencinizi konuşmasında acele ettirmeyiniz. Çünkü birçok kekeme söyleyeceği çok şey olup da zaman yetersiz olduğunda daha fazlar kekeler.
4. Hiç bir zaman öğrencinize;
• Sakin konuş,
• Dur acele etme,
• Yeniden başla,
• Düzgün konuş,
• Önce derin bir nefes al,
• Heyecanlanmadan konuş,
• Yavaş yavaş konuş,
• Tane tane konuş,
• Önce düşün sonra konuş, gibi uyarılarda bulunmayınız. Bütün bu uyarılar çocuğun dikkatini konuşması üzerine toplar. Bu da zararlıdır.
5. Öğrenciniz konuşurken onun dudak hareketlerine değil gözlerine bakınız. Çünkü siz bunu yaptığınızda zaten iyi konuşup konuşamadığı hakkında şüpheleri olan çocuk daha güzel konuşmaya çalışacaktır. Daha güzel konuşmaya çalıştıkça da daha fazla takılarak ve duraksayarak konuşacaktır.
6. Sınıfta rahat bir hava oluşturun. Sınıf arkadaşları ve siz çocuğun konuşması üzerinde durmayarak bunu sağlayabilirsiniz. Kekeme çocuklar rahat oldukları ortamlarda daha az kekelerler.
7. Hızlı konuşmaktan, askerce emirler vermekten sakının. Çünkü kekemelik baskı altındayken daha da artar.
8. Sıkı disiplinden sakının. Alayı ve acı şakaları disiplin yolu olarak kullanmayınız. ( Ahmet bir türlü kekelemeden konuşmayı beceremedin yaaaa….vs. )
9. Çocukla samimi ve candan ilgilenin. Böyle yaptığınızda en azından size karşı çocuğun kekeleme şiddeti azalacaktır.
10. Çocuktan yapabileceğinin üzerinde şeyler beklemeyin. Yapabileceğinin üzerindeki beklentileriniz çocuk üzerindeki baskıyı artıracağı için kekeleme şiddetini de artıracaktır.
11. Sınıfın kekeme çocuğa karşı durumunu kontrol edin. Çocuğun sınıfta olmadığı bir anda her öğrencinin boyu, kilosu, göz ve saç rengi vs. farklı olabileceği gibi konuşma biçiminin de farklı olabileceği, bunun da çok doğal olduğu tarzında bir konuşma yapabilirsiniz. Ayrıca çocuğun konuşma şeklinin böyle olduğu eğer onun konuşma biçimiyle alay etmezlerse, onu sabırla dinlerlerse ve dikkatini konuşmasına çekecek türden davranışlarda bulunmazlarsa bir süre sonra normal bir şekilde konuşabileceğini de ekleyebilirsiniz. Burada en önemli olan sınıfa örnek olacağından öğretmenin de bu şekilde davranıp davranmadığıdır.
12. Kekeme çocukla dalga geçen öğrenciler varsa bu çocukları tespit edip birebir görüşmeler yaparak bu davranışlarından vazgeçmeleri sağlayın.
13. Sınıfta yapılacak şiir okuma, koro çalışmaları, toplu söylenen marşlar, ritmik etkinliklere kekeme çocuğun da katılımı sağlanmalıdır. Lakin bu çalışmalara başlamadan önce kekeme çocuk için özel tedbirler almanız gerekecektir. Sınıfta yaptığınız etkinlik şiir okuma, ezber ödevi gibi bir çalışmaysa kekeme çocuğun ödevinin bir miktar kolay ve kısa olmasına dikkat ediniz. Çocuğun başarılarını görüp takdir ediniz.
14. Çocuğun başarılı olduğu işlerle kendini sınıfa kabul ettirmesine yardımcı olup fırsatlar veriniz. Örneğin: Satranç öğrenmesini ve sınıflar arası satranç turnuvasında sınıfınızı temsil etmesini sağlayarak ön plana çıkmasına yardımcı olabilirsiniz.
15. Sınıfta yapılan küme çalışmalarında ona görev veriniz. Yapabileceği düzeyden başlayarak ona sorumluluk veriniz.
16. Kişisel kusurlarını azaltmaya yardım ediniz. Zaten kekemelik probleminden dolayı özgüven problemi yaşayan öğrencinizin bir de diğer problemlerinden dolayı sıkıntı yaşamasını önlemiş olursunuz.
17. Çocuğun yanında başkalarıyla kusurları hakkında konuşmayınız.
18. Ona konuşmaya yönelik özel ödevler veriniz. Mesela; sınıf defterini idareye teslim etme, okul müdürüne ya da müdür yardımcılarına iletilecek bir not vs.
19. Aileyi tanıyıp onlarla işbirliği yapınız. Sizin okulda yapmaya çalıştığınızı onlar evde yıkmasınlar. Gerekli tedbirleri birlikte alınız. Ailenin evde eksik bıraktıklarını sınıfta siz tamamlayınız. Çocuklarına bir özel eğitim uzmanı ya da dil ve konuşma terapisti bulmalarında yardımcı olunuz.
20. Sınıf içinde kekeme, kekeleme, kekemelik gibi sözcükleri kullanmaktan sakınınız. Bunun yerine çocuk kekelerken ne yapıyorsa onu kullanınız. Örneğin; tekrar, uzatma, tutulma, duraklama vs.
21. Onun konuşmasını olduğu gibi kabul ediniz. Siz kabul ederseniz bunu çocuk da kabul edecektir. Kendi konuşması için sinirlenmez, konuşmaya karşı korku geliştirmez.
22. Çocuğun en az kekelediği durum ve koşulları saptayınız. Bu durum ve koşullarda daha fazla zaman geçirmesini sağlayınız. Sınıf içinde bu durumlar oluştuğunda kekeme çocuğun da konuşmasını sağlayınız. Ama konuşması için asla baskı yapmayınız. Önce motive ediniz.
23. Çocukla problemi hakkında konuşunuz. Bu konuda konuşmak tabu değildir. Yeter ki konuşurken uygun bir dil kullanınız.
24. Prof. Dr. Wendell Johnson kekemelik için “ Kekeleme, kekemenin kekelememek için yaptıklarıdır.” demiştir. Çocuk kekelemekten kaçtıkça daha da çok kekeleyecektir. Bu yüzden çocuğun kendi kekemeliğine gülebilmesini sağlayınız. Eğer çocuk kendi konuşması konusunda hassas olmazsa arkadaşlarının da kendisinde dalga geçecek bir şeyler bulamayacağını bilmeli.
25. Çocuk kekelemeden konuştuğunda farkına varınız ve beğeninizi belli ediniz. Güzel konuştuğu anlarda “ Aferin Ahmet, çok güzel konuştun.” demek çocuk tarafından takdirden çok “ Eskiden hiçte iyi konuşmuyordun.” şeklinde algılanabilir. Bu bakımdan sadece “ çok iyi ”, “ pekâlâ ” demek veya takdir ettiğinizi belirtir bir bakış daha etkili olacaktır. Ayrıca yapmış olduğumuz 100 soruluk bir sınavda 90 puan alan bir öğrencimizi başarısından dolayı tebrik ediyoruz. Yanlış yaptığı 10 soruyu görmeyip doğru yaptığı 90 soruya yoğunlaşıyoruz. Orta düzeydeki bir kekeme çocuk kullanmış olduğu 100 kelimenin 10 tanesini takılarak söylediğinde takılmadan söylediği 90 kelimeye değil takılarak söylediği 10 kelimeye ve bu 10 kelimeyi söyleyiş şekline yoğunlaşıyoruz. Çocuğu uyarıyor, acıyoruz ya da gözlerimizi kaçırarak daha da fazla kekelemesine sebep oluyoruz. Sizce bu yaptığımız ne kadar adil?
26. Çocuk konuşurken bir sözcük ya da seste takılırsa -bir sözcüğü söylemekte zorlanırsa- takıldığı sözcüğü tamamlamak yanlışına düşmeyiniz. Bunu yaptığınızda çocukta acizlik hissi oluşacaktır. Çocuk bu durum için “ Bir sözcüğü söylemeyi beceremedim.” şeklinde düşünecektir.
27. Her türlü konuşma pekiştirme etkinliklerine sınıfta yer veriniz.
28. Sınıfta kekeme öğrencinize sesli okuma fırsatları yaratınız. Mümkünse okuduklarını ya da dinlediklerini anlattırınız.
29. Kekeme öğrencinizin konuşmasını geliştirmek için başkalarıyla işbirliği yapınız. Başkalarıyla işbirliği yapmaktan ya da konunun uzmanı birine danışmaktan çekinmeyiniz.
ÇOCUĞUN KONUŞMA ve İLETİŞİM YÖNÜNDE GELİŞİMİNİ HIZLANDIRMAK İÇİN YAPILABİLECEKLER:
* Çocuğa sevgi ve huzur dolu bir aile ortamı hazırlamak,
* Çocuk ile ilgilenmek ve sevildiğini hissettirmek,
* Çocuk ile yaşı ne olursa olsun sık sık konuşmaya çalışmak,
* Yaşına uygun bir şekilde onun ile oyun oynamak,
* Çocuk ile birlikte vakit geçirmek,
* Onun dengeli ve çeşitli beslenmesini sağlamak,
* Onun kendi haline kalmasına izin vermemek,
* Mümkün olduğunca yaşıtları ile birlikte oyun oynamasını sağlamak,
* İnsanlar arasında sık sık bulundurmak,
* Ona hikâye masal anlatmak, ninni söylemek,
* Uyurken masal okumak,
* Onun size gönderdiği konuşma ve ses mesajlarına cevap vermek,
* TV karşısında çok uzun süre kalmasını engellemek (0–6 yaş ),
* Onunla konuşurken ses tonunu iyi ayarlamak,
* Onun işaret ile gösterdiği istekleri onunla konuşarak yönlendirmek, anlatmasını sağlamak (yaşına uygun olarak),
* Onun fikirlerine değer vermek onun ile sık sık dertleşmek ( yaşına uygun olarak ),
* Onun kendine güvenini artırmak (bakınız özgüveni artırma yolları )
* Onun sık sık sosyal ortamlarda bulunmasını sağlamak,
* Kalabalık içinde onun konuşmasını teşvik etmek,
* Konuştuğunda onu cesaretlendirmek, teşvik etmek,
* Onun yaşına uygun bir eğitim almasını sağlamak,
* Günlük belli bir zaman ayırarak onun ile resimler üzerinde bol bol konuşmak,
* Ondan yaşına uygun olarak hikâye, masal anlatmasını istemek,
* Konuşma zorlukları gördüğünüzde onun dikkatini konuşma zorlukları üzerine çekmemek,
* Bir şeyler anlatmak isteyip anlatamadığı zaman engellenme duygusu yasayan ve toplumun konuşma standartlarına kendini uyduramayan kekeme birey, duygusal açıdan derin yaralar almaktadır. Bunun sonucunda bireyde saldırgan davranışlar, isyan, kendine güvensizlik, aşağılık duygusu, endişe, suçluluk, düşmanlık ve engellenme gibi olumsuz duygular oluşabilmektedir (Van Riper and Emerick, 1990)
NELER YAPABİLİRİZ?
* Çocuğunuzun konuşmasındaki tekrarlamaları ve duraklamaları sorun etmeyin. Çünkü siz ve diğer dinleyiciler çocuğunuzun bu takılmalarını ve tekrarlamalarını sorun etmezlerse çocuğunuz da sorun etmeyecektir.
* Çocuğunuzun olağanüstü miktar ve türde duraksama ve tekrarlamalarla konuşmasına yol açan koşulları ortadan kaldırın veya değiştirin.
* Konuşmayı çocuğunuz için her bakımdan ödüllendirici ve zevkli hale getirmek için elinizden gelen her şeyi yapın.
* Çocuğunuzun iyi bir dinleyicisi olmak için elinizden geleni yapın.
* Çocuğun dinleyenleri, en başta da ana babalar akıcılık problemini önemsemeyin,
* Konuşmalarda çocuktaki akıcısızlık konu edilmeyip bu akıcısızlığa neden olan etkenler üzerinde durulmalı,
* Tekrarlamaları ve duraksamaları hiçbir zaman hoş olmayan ve anormal olarak değerlendirmeyin,
* Tekrarlamaları ve duraksamaları hiçbir zaman kekemelik olarak sınıflandırmaz ve er geç çocuğun bir şekilde algılayacağı huzursuzluk ve merakla onlara tepkide bulunmazlarsa kekemelik denen özel sorunun çocuğunuzda meydana gelmesi için hiçbir sebep yoktur.
* Kızılderililerde kekemelik vakasına hiç rastlanmadığı gibi kekemelik karşıtı bir sözcüğe de rastlanmamıştır. Çünkü Kızılderililer çocuklarının konuşmalarındaki düzensizlikleri hemen hiç fark etmedikleri gibi çocuk yetiştirme uygulamaları bizimkilere göre daha serbest ve daha az talep edicidir.
Kürşat ARIKMERT
Dil Gelişim Uzmanı
Mail: kursat.arikmert@gmail.com
KAYNAKÇA:
* Eryavuz, Ayşe (1998). Kekemelik Tedavisinde Pasif Hava Akımı Tekniği
[ Üyelere Özel ] 20-03-2015 12:27:52
Beş yaşında bir oğlum var. Artükülasyon bozukluğu ve duraksayarak konuşmadan dolayı bir konuşma terapistinden yardım alıyoruz.Önceliği artükülasyon bozukluğuna verdi ve söyleyemediği harflerden başlarsak belkide diğer sorunumuzuda halletmiş olabiliriz dedi.Sizce doğru bir karar mı.
[ Üyelere Özel ] 22-12-2010 13:04:48
Bu güne kadar okuduğum en kapsamlı makale.Umarım ilgilileri (aile ve bireyleri) yönlendirmede yararlı olur.